بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
2:3 Onlar ki duyularıyla algılayamadıkları gerçeklere de inanırlar, namazı (salat) gözetirler, kendilerine verdiğimiz rızıktan muhtaçlara verirler.
2:4 Sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar. Ahiret konusunda da hiçbir kuşkuları yoktur.
2:6 İnkar edenlere gelince, onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir; onlar inanmazlar.
2:7 Allah kalplerini ve kulaklarını mühürler. Gözlerinde perde vardır ve büyük azap onlar içindir.
2:8 Halktan öyle kimseler var ki aslında inanmadıkları halde "Allah'a ve ahiret gününe inandık," derler.
2:9 Allah'ı ve müminleri aldatmak isterler. Halbuki kendi kendilerini aldatıyorlar. Farkında bile değiller.
2:10 Kalplerinde hastalık var. Allah da hastalıklarını arttırır. Yalanları yüzünden acı bir azabı hak ederler.
2:11 Kendilerine, "Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın," denildiğinde "Bizler sadece düzeltenleriz," derler.
2:13 Kendilerine, "şu halkın inandığı gibi inanın," denildiğinde, "Beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız," derler. Gerçek beyinsizler onlardır; fakat bilmezler.
2:14 İnananlarla karşılaştıkları vakit, "İnanıyoruz," derler; fakat şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında, "Sizinle beraberiz. Biz sadece alay etmekteyiz," derler.
2:16 Onlar hidayet karşılığında sapıklığı satın aldı. Ticaretleri ne kâr bırakır, ne de onları gerçeğe ulaştırır.
2:17 Durumları, ateş yakan kimselerin şu durumuna benzer: Ateş çevrelerini aydınlatmaya başlayınca Allah onların ışığını giderir ve onları karanlıklar içinde görmez bir halde bırakır.
2:19 Ya da, karanlık, gök gürültüsü ve şimşekler arasında gökten boşanan bir yağmur altında yıldırımlardan ölmek korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkayan kimseye benzerler. Allah inkarcıları böyle kuşatır.
2:20 Şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek! Önlerini aydınlattıkça ışığında yürürler. Üzerlerine karanlık basınca da dikilir kalırlar. Allah dileseydi işitme ve görmelerini giderirdi. Allah her şeye gücü yetendir.